Kimmerler ve İskitler Eskiçağ‟daki “Türk Kültür Tarihi”nin, daha genel bir deyişle de “Millî Tarihimiz”in ilk temsilcileridir. Çünkü...
Kimmerler ve İskitler Eskiçağ‟daki “Türk Kültür Tarihi”nin, daha genel bir deyişle de “Millî Tarihimiz”in ilk temsilcileridir. Çünkü, Eskiçağ ve devamındaki çeşitli yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerin ışığı altında ve bu bilgileri doğrulayan, zenginleştiren muhteşem arkeolojik bulgular yardımıyla, adları günümüze kadar ulaşmış olan ilk Türkler ve ilk Türk Devletleridir. Onların öyküsü “tarihî gerçekler” olarak, bir anlamda -çok uzun süreli- Eskiçağ‟daki “Türk Dünyası”nın öyküsüdür. Her ne sebeple olursa olsun, inkarı mümkün olmayan gerçekleri vurgulamak için “İlk Türkler” başlığını özelliğini özellikle kullandığımızı, ôncelikle ifade etmek isteriz.
Kimmerler Proto-Türkler olarak tanımladığımız Ural-Altay kökenli bozkır göçebelerinin batı kolunu oluştururlar. M.Ö. II. bin yıl başlarından M.Ö. 8. yüzyıla kadar -merkez Kırım olmak üzere- Karadeniz‟in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bôlgesinde yaşamışlardır.
Kimmer ve İskitler‟in “Türk” kökenli olduklarına dair birkaç ônemli hususu da belirtmek arzusundayız:
M.Ö. 750-550 arasındaki “Grek Kolonizasyonu”nun büyük bir yayılımını oluşturan Karadeniz‟deki hareketlerinden çok önce, Akhalı denizciler Güney-Doğu Karadeniz sahilindeki Batum civarına, Kolkhis bôlgesine ulaşmışlardı. Kafkasya‟daki “Altın Post”u ele geçirmek için düzenlenen ünlü macera, Argonautlar‟ın “Argo” gemisiyle yaptıkları müthiş serüven, “Tek gôzlü devlerle mücadeleleri, Kyklop Polyphemos‟un gôzünün kör edilişi vs.”, bizim “Tepegöz Efsanesi” olarak bildiğimiz ôykünün aynısıdır. Veya Lidya tarihi araştırılırken, Kırgızlar‟ın ünlü “Manas Destanı” karşımıza çıkar.
Prof. Dr. M. Taner Tarhan
Türkler Ansiklopedisi Cilt-1
************
Bir Arganaut Masalı
Yukarıdan beri anlatılanlar böyle iken, nasıl olur da Troya savaşından yani İsa'dan 1225 yılından önce, Hellenistanlı İason, Hellenistan'ın her yerinden toplam kimine göre yüz, kimine göre yüz elli gemici ile Arganautlara ( "Argos" geminin adıdır "hızlı" demektir. " Naut" da tayfa demektir. Arganaut ise hızlı geminin tayfası anlamına gelir.) kaptanlık ederek Karadeniz'den Altın Post'u alıp Hellenistan'a geri getirmek üzere Karadeniz'e gider !
Arganautlar Karadeniz'deki bir kaç yerden geçerken, Sinope'ye de uğrarlar. O Sinope ki, Arganautlar'ın uğramalarından en az üç yüz yıl önce Miletos'lular tarafından yurt edinilmiş ve Sinope diye adlandırılmıştı.
Bu gösteriyor ki Arganautlar efsanesi, Miletos'luların Karadeniz'e varışları olayı üzerine kurulmuş pek tumturaklı bir martavaldır.
Argos gemisinde Hellenistanın her yerinden gelme bir denizcinin bulunması- Hellenistan'ın neresinden olursa olsun- her Helen'in Karadeniz'e ilk girişinde payı bulunsun diyedir.
Tayfa'nın başta gelen kahramanı Herküles'tir (Herakles) -Türkçede Hergele denir- O Herküles ki, kükreyen aslanları iki eliyle tuttu muydu, çürümüş paçavra gibi - cartadak- iki parça eder; davranası tutunca da yetmişyedi kızoğlankızı bir çırpıda kadın eder!
Herküles, Hellespontos'a (Mehmetçik Burnu) ayak basar basmaz koca lobudunu kavrayınca, Troya kentinin duvarlarını vura vura yıkar da Kral Laomedon'un göz açıp kapamadan yerle bir eder.
Argos gemisinin tayfası hep bu kıratta hünerler becere becere Kolhis kentine varıp Altın Post'u alırlar. Dönüş yolculuğunda Kolhislilerden kaçmak zorunda kalırlar ve kimi yazara göre, Argos babayiğitleri Tuna nehrinin ağzına kaçarlar. Oradan, Sava nehrine geçerler.Oradan da İtalya'da Lombardiya'da Po nehrinin suları ile aka aka Adriyatik Denizine ulaşırlar. Oralarda Homeros'un ünlü destanı Odysseia'da anlatığı Sirenler ve Tanrıça Kirke'nin adalarından geçerek, Yunanistan'da Tselya'ya varırlar.
Arganaut efsanesinde Sirenler adası ile Kirke'nin adasının denizlerin karasında mı, akında mı oldukları pek belli değildir. Şu da var ki, Odysseus sözcüğü de Hellence değil, Olympos'la Thalassa sözcükleri gibi Minos Giritçesindendir. Bu sözcük aslında insan adı mı, yoksa yolculuk serüvenleri anlamına gelen bir sıfat mı pek belli değildir.
Odysseus'la İason serüvenlerinin birbirine karıştırılması bundan ileri gelmiş olabilir. Başka yazarlara göre, -adı Miletos'lularca konulmuş olan- Karadeniz'in Kerç boğazından geçerler ve Azak Denizine akan Don nehrinin akmaya başladığı yere dek kürek çekerek gittikten sonra Argos gemisini sallasırt ederek yüzlerce kilometre taban teperler ve Finlandiya Körfezi'ne akan bir suya varınca gemiyi yüzdürüp Cebelitarık'tan Akdeniz'e ulaşırlar. Orada Sirenlerin ve Kirke'nin adasını görürler gene sonra Teselya !...
Daha başkaları Arganautları Tuna suyundan Elbe suyuna götürür, oradan da Jutland'a sonra Britanya ve İrlanda adalarını kıyılatarak, Akdeniz'e sokarlar.
İason, Hellenistan'a varınca Argos gemisini karaya çeker, geminin gölgesinde, kumsal üzerinde uzanıp tatlı bir uyku kestirirken, geminin direği her nasılsa başına düşüp onu yamyassı eder, Arganautlar efsanesi de böylece sona erer.
Arganaut masalının bunca uzamasını, Arganaut gemicilerine bağışlamak gerek. Onlar, İsa'dan hiç olmazsa 1200 yıl önce yaşamışlardı; coğrafya bilgileri de yok denecek kadar kıttı.
Halikarnas Balıkçısı'nın
"Hey Koca Yurt" Kitabından
Kimmerler Proto-Türkler olarak tanımladığımız Ural-Altay kökenli bozkır göçebelerinin batı kolunu oluştururlar. M.Ö. II. bin yıl başlarından M.Ö. 8. yüzyıla kadar -merkez Kırım olmak üzere- Karadeniz‟in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bôlgesinde yaşamışlardır.
Kimmer ve İskitler‟in “Türk” kökenli olduklarına dair birkaç ônemli hususu da belirtmek arzusundayız:
M.Ö. 750-550 arasındaki “Grek Kolonizasyonu”nun büyük bir yayılımını oluşturan Karadeniz‟deki hareketlerinden çok önce, Akhalı denizciler Güney-Doğu Karadeniz sahilindeki Batum civarına, Kolkhis bôlgesine ulaşmışlardı. Kafkasya‟daki “Altın Post”u ele geçirmek için düzenlenen ünlü macera, Argonautlar‟ın “Argo” gemisiyle yaptıkları müthiş serüven, “Tek gôzlü devlerle mücadeleleri, Kyklop Polyphemos‟un gôzünün kör edilişi vs.”, bizim “Tepegöz Efsanesi” olarak bildiğimiz ôykünün aynısıdır. Veya Lidya tarihi araştırılırken, Kırgızlar‟ın ünlü “Manas Destanı” karşımıza çıkar.
Prof. Dr. M. Taner Tarhan
Türkler Ansiklopedisi Cilt-1
************
Bir Arganaut Masalı
Yukarıdan beri anlatılanlar böyle iken, nasıl olur da Troya savaşından yani İsa'dan 1225 yılından önce, Hellenistanlı İason, Hellenistan'ın her yerinden toplam kimine göre yüz, kimine göre yüz elli gemici ile Arganautlara ( "Argos" geminin adıdır "hızlı" demektir. " Naut" da tayfa demektir. Arganaut ise hızlı geminin tayfası anlamına gelir.) kaptanlık ederek Karadeniz'den Altın Post'u alıp Hellenistan'a geri getirmek üzere Karadeniz'e gider !
Arganautlar Karadeniz'deki bir kaç yerden geçerken, Sinope'ye de uğrarlar. O Sinope ki, Arganautlar'ın uğramalarından en az üç yüz yıl önce Miletos'lular tarafından yurt edinilmiş ve Sinope diye adlandırılmıştı.
Bu gösteriyor ki Arganautlar efsanesi, Miletos'luların Karadeniz'e varışları olayı üzerine kurulmuş pek tumturaklı bir martavaldır.
Argos gemisinde Hellenistanın her yerinden gelme bir denizcinin bulunması- Hellenistan'ın neresinden olursa olsun- her Helen'in Karadeniz'e ilk girişinde payı bulunsun diyedir.
Tayfa'nın başta gelen kahramanı Herküles'tir (Herakles) -Türkçede Hergele denir- O Herküles ki, kükreyen aslanları iki eliyle tuttu muydu, çürümüş paçavra gibi - cartadak- iki parça eder; davranası tutunca da yetmişyedi kızoğlankızı bir çırpıda kadın eder!
Herküles, Hellespontos'a (Mehmetçik Burnu) ayak basar basmaz koca lobudunu kavrayınca, Troya kentinin duvarlarını vura vura yıkar da Kral Laomedon'un göz açıp kapamadan yerle bir eder.
Argos gemisinin tayfası hep bu kıratta hünerler becere becere Kolhis kentine varıp Altın Post'u alırlar. Dönüş yolculuğunda Kolhislilerden kaçmak zorunda kalırlar ve kimi yazara göre, Argos babayiğitleri Tuna nehrinin ağzına kaçarlar. Oradan, Sava nehrine geçerler.Oradan da İtalya'da Lombardiya'da Po nehrinin suları ile aka aka Adriyatik Denizine ulaşırlar. Oralarda Homeros'un ünlü destanı Odysseia'da anlatığı Sirenler ve Tanrıça Kirke'nin adalarından geçerek, Yunanistan'da Tselya'ya varırlar.
Arganaut efsanesinde Sirenler adası ile Kirke'nin adasının denizlerin karasında mı, akında mı oldukları pek belli değildir. Şu da var ki, Odysseus sözcüğü de Hellence değil, Olympos'la Thalassa sözcükleri gibi Minos Giritçesindendir. Bu sözcük aslında insan adı mı, yoksa yolculuk serüvenleri anlamına gelen bir sıfat mı pek belli değildir.
Odysseus'la İason serüvenlerinin birbirine karıştırılması bundan ileri gelmiş olabilir. Başka yazarlara göre, -adı Miletos'lularca konulmuş olan- Karadeniz'in Kerç boğazından geçerler ve Azak Denizine akan Don nehrinin akmaya başladığı yere dek kürek çekerek gittikten sonra Argos gemisini sallasırt ederek yüzlerce kilometre taban teperler ve Finlandiya Körfezi'ne akan bir suya varınca gemiyi yüzdürüp Cebelitarık'tan Akdeniz'e ulaşırlar. Orada Sirenlerin ve Kirke'nin adasını görürler gene sonra Teselya !...
Daha başkaları Arganautları Tuna suyundan Elbe suyuna götürür, oradan da Jutland'a sonra Britanya ve İrlanda adalarını kıyılatarak, Akdeniz'e sokarlar.
İason, Hellenistan'a varınca Argos gemisini karaya çeker, geminin gölgesinde, kumsal üzerinde uzanıp tatlı bir uyku kestirirken, geminin direği her nasılsa başına düşüp onu yamyassı eder, Arganautlar efsanesi de böylece sona erer.
Arganaut masalının bunca uzamasını, Arganaut gemicilerine bağışlamak gerek. Onlar, İsa'dan hiç olmazsa 1200 yıl önce yaşamışlardı; coğrafya bilgileri de yok denecek kadar kıttı.
Halikarnas Balıkçısı'nın
"Hey Koca Yurt" Kitabından
COMMENTS